En iyi tekstil işçileri bilir ki tekstil işkolu deyince akla düşük ücretler, güvencesiz, uzun çalışma koşulları, sigortasız çalışma, örgütsüzlük gelir. Tekstil patronlarına sorulduğunda ise kazanamadıklarından, piyasanın kötü olduğundan, yatırım yetersizliğinden bahsedilir. İşçilerin kölece çalışma koşullarına bahaneler bulmak için patronların ilk aklına gelen bunlardır.
Hâlbuki geçekler tam tersidir. Her şeyden önce devletin ilgili kurumlarının resmi açıklamaları bile emek hırsızlarını yalancı çıkarmaktadır. Bu resmi rakamlara göre işler tıkırındadır. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yapılan araştırmalara göre Türkiye, 2014 yılında dünya tekstil ve konfeksiyon ihracatının yüzde 4’ünü gerçekleştirerek 6. sırada yer aldı.
İşkolunun ihracatında Çin yaklaşık yüzde 41’lik pay ile ilk sırada yer aldı. Çin’i sırasıyla yüzde 5,4 Hindistan, yüzde 5,3 İtalya ve yüzde 5 ile Almanya izledi. Türkiye Almanya’dan sonra geldi. Türkiye, tekstil ve konfeksiyon işkolu ihracatta yüzde 18,7’lik paya sahip. 2014 yılında 29,5 milyar dolar ile Türkiye ihracatının yüzde 18,7’sini gerçekleştirdi.
Elbette dünya genelinde tekstil işkolunda yaşanan durgunluğun etkisi son yıllarda Türkiye’ye de yansıdı. Fakat bu durum patronların kazancında çok fazla bir değişiklik yaratmadı. Maliyet hesabı yapan patronlar tekstil işçilerinin ücretlerini düşürerek, bir işçiye daha çok iş yaptırıp işçi sayısını azaltarak, sigortasız çalıştırarak kazançlarını korudular.
Özellikle tekstil işkolunun merkezi durumunda olan Çukurova bölgesinde Suriye’deki savaşı bile fırsata çevirdiler. Mersin Serbest Bölge’den Adana OSB’ye ve irili ufaklı birçok fabrika-atölyeye, Antep’ten başka yerlere kadar Suriyeli göçmenler tekstil patronları için ucuz işçi kaynağı oldu.
Sonuç olarak tekstil kazandırmaya devam ediyor. Elbette patronlara… Tekstil işçilerinin tek kurtuluşu ise örgütlenmekten ve sendikalı olmaktan geçiyor. Tekstil işçilerinin kazanımı; Türk-Kürt, Alevi-Sünni gibi sahte kamplaştırma oyunlarına gelmeden, kendi sınıf birliklerini sağlayarak kendilerini sömüren sermaye sınıfına karşı mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.
Tekstil işçilerinin savaşım verecekleri tek bir mevzileri, tek bir siperleri vardır. Bu mevzide yan yana gelmenin tek koşulu ise milliyete ya da inanca göre değil, mensup olunan sınıfa göredir. Tekstil işçilerinin ayırt etmesi gereken tek şey budur. Eğer bir savaşta sömüren ve sömürülenler yan yana geliyorsa, sömürülenlerin oturup düşünmeleri gerekir. Yoksul olan bir başka yoksula, kendi sınıf kardeşine karşı savaş cephesine sürülüyorsa ve zenginlere hiçbir şey olmuyor, bu son örnekteki gibi kazanmaya, zevki sefa içinde yaşamaya devam ediyorlarsa bu işte bir oyun var demektir.
Biz bu oyunu bozarız!
Bu nedenle başta tekstil işçileri olmak üzere Türkiye işçi sınıfı, “Biz bu oyunu bozarız!” demelidirler. Sözümüz bu köleliğe, haksızlığa razı olmayan onurlu tekstil işçilerinedir:
Hakkını yedirme DEV TEKSTİL’E üye ol!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası Çukurova Temsilciliği