Sürsün diye bu zulüm, sürsün diye bu acılar, bu sömürü düzeni, kan ektiniz topraklarımıza. Saraylarınızda ve sırça köşklerinizde rahatınız kaçmasın, düzeniniz bozulmasın istediniz. İstediniz ki işçiler birleşmesin, halklar kardeş olmasın.
Ne zaman saltanatınız tehlikeye girse, haramilerin korosu hep aynı nakaratı söyledi. “Dış güçler, ‘din, iman, vatan düşmanları’ ülkemizi bölmeye çalışıyor.” Yalanlarınızla silmeye çalıştınız işlediğiniz cinayetlerin ve katliamların izlerini. Ama katili tanıyoruz. İdamlardan, işkencelerden, 77 1 Mayısı’ndan, Maraş’tan, Çorum’dan, 12 Eylül’den, Sivas’tan, Gazi’den, Roboski’den, Reyhanlı’dan, Suruç’tan tanıyoruz. Zonguldak madenlerinden, Soma’dan, Ermenek’ten, tarım işçilerinden, Torunlar İnşaat’tan tanıyoruz. Onar onar, yüzer yüzer katlettiğiniz işçilerden tanıyoruz.
Ülkede emperyalizme satılmadık tek bir metrekare yer bırakmadınız. Topraklarımızı emperyalizmin askeri üssü haline getirdiniz. Emperyalizmin bölgesel çıkarlarının, askeri işgallerinin en ateşli destekçisi oldunuz. İşçi ve emekçiler için sosyal yıkım paketlerini hazırlayan, özelleştirilecek yerleri planlayan IMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist mali kuruluşların her dediğini harfiyen yaptınız. Tarım politikasını uluslararası sermayenin direktifleri doğrultusunda hazırladınız. Çok ‘millici’ sizler yerli tohumu bile yok ettiniz. Ama her nasılsa hep “vatan aşkı” ile yandınız, “dindar” oldunuz. Sünniyi Aleviye, Türkü Kürde düşman etmeye çalıştınız.
Emperyalist efendilerinizin önünde süt liman oldunuz. Askerlerinizin başlarına çuval geçirilirken “Türk’ün gücünü” hatırlamadınız. Ama söz konusu Kürt çocukları ve cansız bedenler olunca çok güçlü oldunuz. “Çocuk katili” İsrail’i bile geride bıraktınız. Panzerlerle, TOMA’larla insanlığı sürüklediniz, cesetlere bile işkence yaptınız. Tecavüzcü, kafatasçı IŞİD çetelerine yapılan yardımlar milli güvenliğinizi tehlikeye sokmadı. Fakat işçilerin grevlerini milli güvenliği bozduğu gerekçesiyle yasakladınız.
Eserinizle övünün!
Övünün eserinizle! Milyonlar aç, milyonlar yoksul, milyonlar işsiz! Ama sizler; bir avuç burjuva sınıf ve onların hükümet memurları, küçük diktatörleri! Yarattığınız eserinizle övünebilirsiniz. Patlattığınız bombalarla, paramparça hale getirdiğiniz insanlarla, ortalığa saçılan cansız bedenlerle övünün.
Övünün, sahillere ölü çocuklar vuruyor. Hani şu yurtlarını yaşanmaz hale getirdiğiniz çocuklar. Övünün, ansızın patlayan bombalarınızla. Övünün, gökten insan parçaları yağıyor. Vahşette sınır tanımayan ‘milli katillerinizle’ övünün
Övünmelisiniz, hepsini on milyonlarca insanın sessiz onayıyla, suskunluğuyla siz başardınız.
Ankara’da AN(kap)KARA
“En koyu karanlık şafaktan önceki karanlıktır.” 10 Ekim günü, sabah saatlerindeki o anın karanlığı, şafaktan önceki son karanlıklardan olacak. Gerçeklerin aydınlığa çıkmasını engelleyemeyeceksiniz. Yıkılacak zulüm düzeniniz. Saltanatınız yıkılacak. Altın kaplamalı musluklarınızın suyuyla son kez yıkayın yüzünüzü. Yoksul sofralarının bilmediği yiyeceklerle tıka basa doyurun hiç doymayan midenizi. Yıkılacak düzeniniz.
Her milliyetten ve mezhepten işçilerin birliğini, halkaların kardeşliğini engelleyemeyeceksiniz. ASLA, ASLA, ASLA… Başaramayacaksınız. Zulüm ektiniz, karşılığını alacaksınız. Döktüğünüz kanda boğulacaksınız.
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası