Hükümet yetkilileri taşerona kadro getiren yasal düzenleme hazırlığı içinde olduklarını açıkladılar. İlk olarak Ahmet Davutoğlu AKP grup toplantısında “müjde” olarak yaptıkları çalışmayı duyurdu. Ardından ilgili bakanlar “müjde” olarak duyurulan düzenlemenin ayrıntılarını açıkladılar. Ayrıntıları açıklanınca taşeron uygulamasıyla dayatılan güvencesizliğin, geleceksizliğin daha da derinleştirildiğini görmüş olduk.
İşçi sınıfının karşı karşıya kaldığı en önemli saldırılardan biride taşeronluk uygulamasıdır. Yılardır farklı işçi bölükleri bu yoğunlaştırılmış kölelik saldırılarına karşı parçalı mücadele veriyorlar. Fiili ve hukuki alanda yürütülen mücadeleler zaman zaman kısmi kazanımlarda getirdi. Hukuki alanda asıl işi yapan taşeronların kadroya alınması yönünde sayısızca Yargıtay kararı var. Fakat şimdiye kadar hükümet bu kararların hiç birini uygulamadı. Bu gibi gelişmeler taşeron işçilerde tepkiyi daha da artırdı. AKP hükümeti bu tepkinin önüne geçmek ve sermayeye verdiği “sömürünün yoğunlaştırılması” sözünü yerine getirmek için ardı ardına yasal düzenlemeler yapıyor.
Bunların başında “güvenceli esneklik” adı altında hazırlanan yasa taslağı yer alıyor, “kıdem tazminatı”, “taşerona kadro”, “İŞKUR” genel kurulunda alınan kararlar vb. gibi düzenlemelerle işçi sınıfının karşı karşıya kaldığı sömürü uygulamaları daha da artırılıyor. Bu yasaların hepsi bir birini tamamlar niteliktedir. Hepsi de patronların istekleri doğrultusunda hazırlanmıştır. İşçi sınıfı adına en ufak bir iyileştirme bu düzenlemelerin içinde yer almıyor.
Son günlerde gündemi fazlasıyla meşgul eden “taşerona kadro” olarak sunulan düzenlemeyle güvencesizliğin daha da yaygınlaştırılması hedefleniyor. Ana hatlarıyla açıklanan düzenlemenin içinde kadrolu çalışmaya dair en ufak bir belirti dahi yok. Kadrolu çalışmak bu gün için en başta “iş güvencesi demektir”. Fakat düzenlemede taşeron işçilere iş güvencesi verilmiyor. Devleti tepeden tırnağa taşeron şirket haline getiren uygulamaları hayata geçirmek için adım atıyorlar.
Hazırlıkları süren yasayla, Kamu kurumlarında taşeron olarak çalışan işçilerin sınav ve güvenlik soruşturmasından geçerek 3 yıllık özel sözleşmeli personel olarak çalışması öngörülüyor. Özel sözleşmeli personel olarak çalıştırılacak işçiler taşeronda çalıştıkları koşullara tabi olarak çalıştırılacaklar. Özel sözleşmeli olarak çalışmak için taşeronda ki işlerinden istifa etmek zorunda kalacaklar ve geriye dönük bütün hakları(kıdem, ihbar, fazla mesai…) yanmış olacak. Buda yetmeyecek güvenlik soruşturmasından geçirilecekler. Eğer ki hükümet yandaşı değillerse, torpilleri yoksa “özel sözleşmeli” olarak da çalıştırılamayacaklar. Özel sözleşmeli olarak çalışmak için önüne koyulan engelleri aşan işçiler, ücret ve çalışma koşulları bakımından taşerondakinden farklı olmayacaklar. Hatta bazı konularda daha geri koşullarla karşı karşıya kalacaklar.
Örneğin özel sözleşmeli olarak çalışmaya başlayan bir işçinin sigortası vb. işçi statüsünde yatırılacak. Fakat özlük hakları vb. bakımından 657 sayılı yasaya tabi olacaklar. Ücret zam artışları 2 Yılda bir işbirlikçi Memur Sen sendikası ve hükümetin belirlediği kadar olacak. Kamuda kadrolu olarak çalışan işçilerin aldığı hiçbir sosyal hakkı alamayacaklar. İşçi sendikasına üye olamayacaklar. Buda “grevli toplu sözleşme” haklarının olmayacağı anlamına geliyor. Benzer birçok kayıpla karşı karşıya kalınacak. Taşeron işçilerin uzun yıllardır verdikleri mücadele sonucu elde edilmiş bir dizi kazanımda (işçi sendikasına üye olma, geriye dönük alacakları için asıl işverenin sorumlu olması…) böylelikle ortadan kaldırılmış olacak. Devlet böylelikle mahkemeler aracılığıyla ve fiili mücadeleyle elde edilmiş birçok hakkın üzerine bir çizik çekmiş olacak…
Sadece kamuda çalışan taşeron işçiler için gündeme getirilen “Taşerona kadro” yalanı özel sektörde çalışan taşeronları kapsamıyor. Çünkü güvenceli esneklik adı altında mecliste olan düzenleme özel sektör patronlarının isteklerine fazlasıyla yanıt veriyor.
Diğer bir yandan da taşeronların birleşik mücadelesini engellemek için böylesi bir ayrım yapılıyor. Son yıllarda taşerona karşı verilen hukuki ve fiili mücadelede kamuda çalışan taşeron işçilerin daha belirgin yer aldığı bir gerçek. Bu yasal düzenleme kamu da çalışan taşeronların mücadelesini sahte umut yayarak kontrol altına almayı da hedefliyor. Böylece taşeron işçilerin hareketli kesimi hareketsizliğe mahkum edilecek. Düzenlemenin sadece kamuda çalışan taşeronları kapsamasının böyle bir yanı olduğunu da gözden kaçırmamak gerekir.
TAŞERONA KARŞI GERÇEK VE SONUÇ ALICI MÜCADELEDE GREİF İŞGALİ YOL GÖSTERİYOR!
Sermayeye hizmette kusur etmeyen hükümetten ve ilgili bakanlıklardan taşeron köleliği kaldırmalarını beklemek ham bir hayaldir. Gelişmeler bunu bir kere daha göstermiştir. Yapılması gereken taşeron köleliğe ve her türlü kölelik uygulamasına karşı fiili meşru mücadeleyi büyütmektir. Bu gün işçi sınıfı lehine yasal düzenlemelerin yapılması bile buradan geçmektedir. Sınıf mücadeleleri tarihinin hiçbir aşamasında hükümetler işçiler lehine yasal düzenlemeler yapmamışlardır. Ne zamanki işçi sınıfı kendi geleceği için örgütlenerek mücadele etmeye koyulmuşsa o zaman kısmi iyileştirmeler yapılmıştır. Yapılan iyileştirmelerin temel amacıysa işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin sömürü düzenini ortadan kaldıracak bir mücadeleye dönüşmesini engellemek ve hareketi kontrol altına almak için yapılmıştır.
Şanlı Greif işgali, taşeron köleliğe karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini göstermiştir. Greif fabrikalarında 44. Taşeron firma bulunuyordu. Devrimci tekstil işçileri taşeron ve kadrolu işçilerin ortak komitelerde örgütlenmesini sağladılar. İşçileri bölen ve parçalayan her türlü saldırı ve politikaya karşı sınıfın ortak çıkarları doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini anlattılar. İşçi sınıfının karşı karşıya kaldığı bütün sorunların nedeninin sermayenin sınıf egemenliği olduğu ve en ufak hak mücadelesinin dahi bu egemenliği hedef alması gerektiği gerçekliğiyle hareket ettiler.
Bu açıklık işçiler arasındaki her türlü ayrılıkçı yaklaşımların boşa düşürülmesini sağladı. Greif’ın Kadrolu işçileri kendilerine verilen rüşvetlere boyun eğmediler. Ortak komitelerinde ortak kararlar alarak bütün işçilerin eşit haklara sahip olması için mücadele ettiler. Devrimci işçilerin önderliğindeki Greif işgalinde patronların, sendika ağalarının ve sermaye düzeninin saldırılarına “sınıfa karşı sınıf” bilinciyle hareket edildiği için boyun eğilmedi.
Greif işgali taşeron köleliğe karşı önemli bir deneyim olarak yaşandı. Taşeron köleliği ortadan kaldırmak yeni Greifler yatmak ve Greif işgalinin mücadele ilke ve değerlerini genelleştirmekten geçiyor. Aksi halde sermaye düzeninin oyalayıcı politikalarının işçi sınıfı saflarını bölmesini engelleyemeyiz.
31.03 2016