Tekstil ve hazır giyim sektöründe Ocak ayında son yılların en yüksek üretim artışı kaydedildi. Tekstil üretimi ocakta yüzde 11.5, giyim eşyaları üretimi ise yüzde 12.6 yükseldi. Üretimdeki bu artışı stoklara, ihracat artışına ve iç pazarda canlanmaya bağlayan sektör temsilcileri tüm bu faktörleri karşılamak için gece gündüz demeden tekstil işçilerinin emeğini sömürdüklerini ise es geçtiler.
Üretim artışının stoklara mı yansıdığını, Ocak ayı verilerinin tüm yıla yayılıp yayılmayacağını kamuoyu önünde tartışan tekstil patronları, tüm bu üretim artışını hangi çalışma koşulları içerisinde gerçekleştirdiklerini ifade etmediler. Tekstil patronları kazanca doymazken ve bu kazancı daha fazla nasıl artırmanın yollarını ararken tekstil işçileri açlık sınırında! Açlık sınırının 1385 lira olduğu ülkemizde tekstil işçileri asgari ücretin 1300 lira olduğu koşullarda çalışıyor. Bu da ancak sigortalı işyerleri için geçerli. Merdiven altı diye tabir edilen fason üretimlerde ise sigortasız, asgari ücretin altında, iş güvencesiz ve iş güvenliği koşullarından mahrum olarak çalışan binlerce tekstil işçisi gerçekliği orta yerde duruyor. Toplamda ise sendikasız, iş güvencesiz ve iş güvenliği koşullarının olmadığı iş yerleri tekstil sektörünün ABC’si olmuş durumda. Hal böyle olunca da tekstil patronları kazançlarına kazanç katıyor.
Bir haber de İzmir’den. Tekstil patronları kendileri için bir “müjde” daha paylaşıyorlar. Türkiye’nin hazır giyimde 26 dolar olan kilogram fiyatını, 120 dolara çıkartacak önemli bir projenin müjdesi bu. Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği ve 9 Eylül Üniversitesi ortaklığında, İzmir Kalkınma Ajansı işbirliği ile kurulan Teknik Tekstiller Araştırma ve Uygulama Merkezi (TEKSMER), İzmir’i teknik tekstil ve koruyucu giysi araştırma ve üretiminde bir kümelenme merkezi yapacak. 9 Eylül Üniversitesi Kampüsü’nde 5 milyon lira bütçeyle kurulan TEKSMER, yaklaşık 1 ay içinde tam olarak faaliyete geçecek. Üniversitelerde bilimsel eğitimi sermayeye peşkeş çeken anlayışın bir yansıması olan bu proje ile tekstil patronları yollarını yürümeye devam ediyorlar. Hem biz işçilerin alınteri üzerinden servet elde ediyorlar, hem de çocuklarımızın çoğunlukla kapısından geri döndüğü, dönmese de bin bir güçlükle çocuklarımızı yollayabildiğimiz üniversitelerde çocuklarımızın emeği, bizlerin paraları tekstil patronlarının yeni yatırımları için kullanılacak.
Ancak bu kader değil. Tekstil patronları, kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda davranıyor. Bunda şaşılacak bir yan yok. Peki ya biz? Onlar örgütlü olarak davranıp kendi çıkarları için bizleri, bizlerin çocuklarını sömürürken, bizlerin üzerinden üretim rekorları kırarken ve kendi “başarılarını” bizlere “müjde” olarak sunarak bizlerle alay ederken daha ne kadar bekleyeceğiz?