Kapitalist dünya düzeninin yaşadığı kriz ve bunun ülkemizdeki yansımaları işçi ve emekçilere ek faturalar olarak kesiliyor. Bu tabloya bir de baskı ve zorbalığın artmasını sağlayan Ohal uygulamaları eklenince, tablo işçi ve emekçiler için daha vahim boyutlar alıyor.
Ülke genelinde hayata geçirilen baskı ve sömürü uygulamalarından en fazla etkilenen sektörlerin başında tekstil geliyor. Kriz dönemlerinde kazanılmış hakların gaspı, toplu tensikatlar, yasa dışı-kuralsız çalışma uygulamaları, düşük ücretler, sigortasız çalışma vb. ilk elden tekstil sektöründe yaygın biçimde uygulanıyor. Tekstil işçileri ve bütün işçiler tam bir sömürü cehennemi içine sürükleniyor. Böylece patronlar yarattıkları krizin faturasını işçilerin sırtına yıkarak karlarından zarar etmemiş oluyorlar.
Her kriz dönemi patronların iştahını kabartan bir fırsata dönüşüyor. 2008 krizinde fırsatçılık yapan patronlar, işçilerin örgütsüzlüğün den faydalanarak ücretleri azaltma, sosyal hakların olduğu yerlerde bu hakları gasp etme, ücretsiz çalışma dayatması, fazla mesai ücreti vermeme gibi uygulamaları hayata geçirdiler. Ardından Tekstil patronları karlarını birkaç kat arttırdıklarına dair açıklamalar yaptılar. Böylece kriz patronlar için “teğet” geçmiş oldu. İşçiler için ise kölelik zincirlerine yeni halkaların eklendiği bir süreç yaşanmış oldu…
Tekstil patronları örgütlü hareket ediyorlar. Tekstil işçilerini daha fazla sömürmek için her gün yeni sömürü programları oluşturuyorlar. İTKİB, İHKİB, TTSİS gibi patron örgütleri daha fazla sömürmek için oluşturdukları programları bir bir hayata geçiriyorlar. Gözü dönmüş patronları, temsil eden örgütlerin yöneticileri ağızlarını her açtıklarında tekstil işçilerine cehennem koşullarını reva görüyorlar.
Patronlar 2017’de işçi ve emekçilere dönük daha azgın saldırıları hayata geçirmek için hazırlık yapıyorlar. Patronların karşısında örgütsüz ve dağınık bir işçi sınıfı olursa saldırılarını bir bir hayata geçirirler. Bu duruma dur diyebilmenin tek yolu var! O da, işçilerin birliği mücadelesini güçlendirmektir. Patronların saldırılarına karşı koymak için hazırlanmak ve mücadele etmektir. Bunun yolu da fabrikalarda, havzalarda ve sömürünün olduğu bütün alanlarda işçilerin bilinçlenmesi ve örgütlenmesi için kararlı bir mücadele örgütlemekten geçiyor.
Tekstil işçisi, işçi sınıfına dayatılan baskı ve sömürü koşullarına karşı kendi alanından yanıt üretmeli, tekstil patronlarının karşısına örgütlü işçiler olarak çıkmalıdır. Kölelik koşullarına karşı kendi mücadele taleplerini oluşturmalı ve bu talepler uğruna dişe diş mücadeleyi örgütlemelidir.
Sendikamız tekstil işçilerinin birliğine olan ihtiyacı görmektedir. Bu ihtiyaca yanıt verecek adımları atmak için başta öncü tekstil işçileri olmak üzere bütün tekstil işçilerini kendi birliklerini oluşturmaya davet etmektedir. Bu bakışla tekstil işçilerinin birliği için hiçbir ayrım gözetmeksizin (farklı sendika üyesi, sendikasız, sigortasız…) öncü tekstil işçilerini bir araya gelmeye davet etmektedir.
Tekstil işçilerine dönük hayata geçirilen kölelik uygulamalarına ve patronların hayata geçirmeyi hedeflediği yeni baskı ve sömürü koşullarına karşı mücadele taleplerimizi oluşturmak, örgütlenme araç ve yöntemlerini saptamak için toplantılar, sempozyum vb. örgütleme çağrısı yapmaktadır.
Bunun ilk adımı olarak sendikamız yukarıda belirtilen çerçevede İstanbul’da yerel bir sempozyum örgütlenmesi için çağrı yapmaktadır.
Sempozyumun örgütlenmesi ve hazırlık çalışmalarını yürütecek hazırlık komitesinin oluşturulması için öncü ilerici tekstil işçilerini bir araya gelmeye çağırıyoruz.
Vakit kaybetmeden adım atmak için 25 Aralık Pazar günü gerçekleştirilecek toplantıya bütün işçileri katılmaya davet ediyoruz.
Yaşasın işçilerin birliği
İletişim tel: 0535 915 32 45
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası
22.12.2016