“Kapitalist düzen işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını her geçen gün daha da ağırlaştırmaktadır. Bir yandan işçi ve emekçilerin yoksulluğu, köleliği derinleşirken öte yandan az sayıda kapitalistin servetleri sürekli olarak artmaktadır. Emperyalist kapitalist düzenin efendileri kendi krizlerinin faturasını da işçilere, emekçilere ve ezilen halklara fatura etmektedirler. Bu fatura kardeş halklara yönelik kirli savaş ve saldırganlık biçiminde yaşanırken içerde ise baskının, sömürün, artması yeni kölelik koşullarının hayata geçirilmesi, şovenizm ve her türlü gericiliğin artması olarak yaşanmaktadır.
İşçi ve emekçilerin en ufak hak alma mücadelesi bile ağır baskı ve saldırılarla engellenmeye çalışılmaktadır.”(DEV TEKSTİL Tüzüğü Madde2- Amaç ve ilkeler)
Bu gün karşı karşıya kaldığımız tablo tamda budur. AKP de cisimleşen zihniyet bu saldırıları sömürü düzeninin kendi kurallarını, yasalarını dahi hiçe sayarak hayata geçiriyor.
Şimdide referandumu önümüze koyarak bizden bu yaşananları onaylamamızı istiyorlar.
Peki neden? Mevcut düzen böyle sürmüyormuş? Bu düzen sürsün diye tüm gücün bir kişide toplanması gerekiyormuş! İstikrar böyle sağlanacakmış! Peki, 15 yıldır hükümette olan kimdi? Patronların daha çok kazanması için çıkardıkları yasalarda önlerine engel mi çıktı? Sömürüyü mü ortadan kaldıracaksınız? Bu ülkede zengin ve fakir olmayacak mı? İşçiler, alınterleri kurumadan haklarını alabilecek mi? İşten atmak yasaklanacak mı? İş cinayetlerine neden olan patronların fıtratında bundan böyle büyük cezalar mı olacak? Elbette HAYIR!
Toplumun tamamına dayatılan tekçi zihniyetten vaz mı geçilecek? İnançlar ve kimlikler üzerinde ki baskılar son mu bulacak? Toplumu ayrıştıran, uygulamalar son mu bulacak? İlerici sendikalar, işçi örgütleri, aydınlar, yazarlar, demokratik kitle örgütleri, gençlik güçleri üzerindeki baskı ve saldırılar son mu bulacak? Elbette HAYIR!
Aksine; *“Işıksız kalsın diyedir bir koca ülke
Karanlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar
Fabrikalar işçi yesin, para kussun diyedir
Kıyılar yağmalansın, ormanlar çiftlikleşsin
Bankalar yağ bağlasın, tekeller et bağlansın
Holdıngler palazlansın, ortaklıklar göbeklensin
Bu rüzgâr böyle essin
Bu değirmen böyle dönsün
Bu çuvallar böyle dolsun diyedir”
Bizden istenen EVET’ler…
Peki, şimdi biz ne yapacağız! Köleliğimizi ağırlaştıran, yağmanın talanın önünü daha da açan, tekçi anlayışı dayatan zihniyete… Boyun mu eğeceğiz? Yoksa geleceğimize sahip çıkmak için fabrikalarda örgütlenerek sandıkta da Hayır mı diyeceğiz?
Tabi ki HAYIR diyeceğiz!
Ücretli kölelik düzenine ve tek adamcı zihniyete HAYIR diyeceğiz!
İşçilerin birliği halkların kardeşliği için HAYIR diyeceğiz!
Sendikamız işçi sınıfının sorunlarının tek başına sandıktan çıkacak HAYIR’la çözülemeyeceğinin de farkındadır. Çünkü yaşadığımız kölelik koşulları referandum nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, 16 Nisan sonrası da artarak devam edecektir. Gerçek çözümün yolu sınıf olarak birleşmiş, yekvücut olmuş bilinçli işçilerin vereceği mücadeleden geçmektedir. Bunun için bütün öncü, bilinçli işçileri, fabrikalarda ve hayatın her alanında kendilerine dayatılan sefalet koşullarına karşı birleşmeye çağıyoruz. Sendikamız; mümkün olan yerlerde “Geleceksizliğe HAYIR!, Sömürüye HAYIR!” vb. komiteleri kurarak işçileri mücadeleyi büyütmeye, bu mücadeleyi referandum sonrası da sürdürmeye çağırmaktadır. Fabrikalar da bu temelde atacağımız her adım sandıkları aşan, sömürü düzenini hedef alan bir çalışmaya da dönüşecektir, dönüşmelidir. Bugünün ihtiyacı budur.
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!
(* Hasan Hüseyin Korkmazgil – Koçero)
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası