Tekstil iş kolunda yapılan grup toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma olmayınca Türk İş konfederasyonuna bağlı olan ve sözleşme yetkisi bulunan TEKSİF tarafından, prosedür gereği grev kararının fabrikalara asıldığı duyuruldu.
Tekstil patronları adına sözleşme masasına oturan Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası 3 yıllık sözleşme ve yüzde 3+3 zam dayatmasında bulunuyorlar. Anlaşmazlık devam ederse TEKSİF’in örgütlü olduğu fabrikalarda 10 Eylül’de greve çıkılması gerekiyor.
TİS görüşmelerinde masaya oturan “sendikalar” arasında Teksif (Türk İş), Tekstil İşçileri Sendikası (Disk), ve Öz İplik İş (Hak İş) bulunuyor. Grev, işçilerin hakları olanı alma mücadelesinde çok önemli bir silahtır. Bu yüzden şakaya gelmeyeceği gibi gerekli ciddiyetle ele alınmalıdır. Var olan sarı sendikaların ise sadece greve değil diğer mücadele yöntemlerine de nasıl yaklaştığını fazlasıyla örnekten biliyoruz.
İşçi sınıfının mücadele tarihinde nice örnek vardır. Son olarak kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde açık kalan mikrofon bu sendika ağalarının gerçek niyetlerini göstermiş, işçilerle nasıl dalga geçtiklerini açığa çıkarmıştı. 1 milyon 100 bin işçinin sendika aidatını yiyen Türk İş “sendikasının” başkanı bu vesileyle yaptığı bir başka açıklamada da “grev yapacak paralarının olmadığını” söylemişti.
Tekstil patronları sözleşmeyi aylar boyunca süründürüp, sefalet koşullarını dayatırken, mevcut “sendikaların” yetkili oldukları TİS kapsamındaki fabrikalarda uyarı mahiyetinde ne bir açıklama, ne de bir uyarı eylemi yapılmıştır. Bırakın bunları sorunun asıl muhatabı olan işçiler TİS görüşmelerinden haberdar bile edilmemişlerdir. Ortada her hangi bir grev hazırlığı da yoktur. Ancak işçileri en kötü sözleşmeye razı etmek için ikna turları düzenlenmektedir. Örneğin Yünsa’da sendika bürokratları tarafından sözleşmenin üç yıl olacağından ve artık altı aylık zam dilimi değil yıllık zam dilimi olabileceğinden bahsedilmiştir. Keza böylesi bir kriz döneminde yüzde 5 bile alınsa iyi olacağı söylenerek işçiler greve değil ama yeni bir ihanet sözleşmesine hazırlanmaktadır.
Tekstil işçileri hakları ve geleceklerini etkileyen bu sözleşme sürecinde iradelerini, söz ve karar hakkını sendikal bürokrasiye bırakmamalıdlr. Çünkü işçiler krizin faturasını, işten çıkarmalar, ücretsiz izinler, artan hayat pahalılığı karşısında her geçen gün düşen ücretler olarak ödemektedir. Kendi geleceklerine kendileri karar vermeli, tabanda birliklerini kurmalı, örgütlenmeli, hakları olanı almak için mücadele etmeli, grev silahını kuşanmalıdır.
Grup TİS’leri onlarca işyerinde, doğrudan 12 bin işçiyi işçiyi kapsamaktadır.
Ve farklı sendikalara üye olsalar dahi, bu durum birleşik mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Bizzat sendika bürokratları tarafından da pompalanan “ek protokol” tartışmaları, grup sözleşmesinde mücadeleden uzak durmanın ve işçiyi aza razı etmenin yöntemlerinden biridir. Birleşik mücadele ile alınması olanaklı olmayan hakların, tekil patronlarla yapılacak “ek protokollerde” kazanılabileceği ham hayallerden başka bir şey değildir. Yukarıda yer alan tekstil işçilerinin temel taleplerin kazanılması, ancak birleşik mücadele ile olanaklıdır.
Tekstil işçilerinin grev hakkını kullanarak haklarını kazanmasının önündeki bir diğer engel ise Yüksek Hakem Kurulu… Son dönemde TÜPRAŞ, kamu işçileri ve kamu emekçileri başta olmak üzere yüz binlerce işçi ve emekçiyi kapsayan sözleşme görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması sonucu YHK devreye girerek emekçileri sefalet ücretlerine mahkum etti. Tekstil patronlarının arkasında da YHK adı altında AKP iktidarı var. Bugün tekstil işçilerinin kazanmalarının tek yolu, tekstil patronlarına, uzlaşmacı-işbirlikçi sendikal anlayışa ve YHK zulmüne karşı “kazanana kadar GREV” ekseninde mücadele yürütmeleridir. Yoksa tekstil işçilerinin dünden daha beter kölelik koşullarına mahkum edilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Taleplerimiz,
*insanca yaşamaya yetecek ücret.
*Toplu iş sözleşmesi 3 yıldan 2 yıla geri *çekilmelidir.
*Eşit işe eşit ücret.
*İşten atmalar yasaklansın, tüm çalışanlara iş güvencesi.
*Disiplinle ilgili maddeler revize edilmeli, her şeyi disiplin suçu sayan maddeler gözden geçirilmelidir.
- Esnek çalışma son bulmalı, taşeronluk yasaklanmalıdır.
*Sosyal haklarda iyileştirmeler yapılmalıdır.
*İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır.
*Kadın işçilerin temel talepleri karşılanmalıdır.