SML etikette çalışan işçiler bir dizi sorunla karşı karşıyalar. Sorunlarını çözmek için yaklaşık 3 yıl önce sendikalara üye olmaya başladılar. Aradan geçen 3 yıl boyunca öncü işçiler tek tek işten atıldı. Üye oldukları sendika bu konuda hiçbir adım atmadığı gibi işten atma saldırısına karşı harekete geçen işçileri bozgunculuk, sendikal disiplin dışına çıkmak vb. ile itham ettiler. Hatta bazı öne çıkan inisiyatif kullanan işçilerin atılmasını bizzat teşvik ettiler. Sendika yöneticileri ile sendikal çalışmanın durumunu konuşmak, sorumluluk alarak daha güçlendirmek için görüşmek isteyen işçileri tecrit etmek için her türlü yolu denediler sonrasında işten atılmalarını sağladılar.
İşçi sınıfını ve işçi mücadelesini kasalarına giren aidatlardan ibaret görenlerin sendikacılıktan anladıkları patronun huyuna suyuna giderek, “biz zararsızız, bizim yetkimizi tanıyın” demektir. Sendikalar ise bunlar için yüksek maaş, işçi aidatlarıyla lüks içinde yaşamak, siyasi partilerin listelerinden seçimlerde aday gösterilmek için kullandıkları araçtır. Sermayenin işçiler üzerindeki azgın sömürüsünü sınırlamak ve ortadan kaldırmak gibi derdi olmayanların sendikacılığı da ancak bu kadar olur. Böyleleri işçilerin temsilcisi olmaktan ziyade sermayenin işçileri denetim altında tutmak için desteklediği, beslediği ajanlarıdır. Keza DİSK Tekstil’in örgütlü olduğu birçok yerde patronlarla birlikte işten atılacakların listesini oluşturdukları bilinmektedir.
SML’de yaşanan onca soruna rağmen kılını kıpırdatmayan uşak takımı işçilere mücadele bilinci ve yöntemlerinin taşınması için yapılan faaliyetler söz konusu olduğunda ise anında gerici ve patron uşağı kimliklerini göstermektedirler. Sendikamız uzun süredir SML Etiket’te örgütlenme çalışması yürütmektedir. İşçilerin geri bilincine hitap eden DİSK Tekstil bürokratları “yetkili sendika biziz” vb. demagojilerle işçileri etkilemek, edilgenleştirmek, kendilerine biat eden bir topluluğa dönüştürmek için elinden geleni yapmaktadırlar. Yetki başvurusu yapıldıktan sonra işçilerin hiçbir sorunuyla ilgilenmedikleri gibi IndustriALL aracılığı ile patronun kapısını aşındırarak yetki dilenciliğine soyunmuşlardır. Aynı süreçte işçiler patronların basıncıyla sendikadan istifaya zorlanmış ve DİSK Tekstil üyesi işçilerin büyük bir çoğunluğu istifa etmiştir. İşbirlikçi, bürokrat sendikacıların tutumları istifa eden işçilerin büyük bir kısmının sendikalara düşmanlaşmasına neden olmuştur. İşçilerin sorunlarına sahip çıkmayan, tabandan birliğini oluşturmayan bürokratlar, bu yönde çaba ortaya koyan devrimci sendikacılık anlayışını temsil edenleri ise bozgunculukla, bölücülükle suçlamakta ve işçilere bu oyunlara gelmeme çağrısı yapmaktadırlar.
Şimdi soruyoruz: Bozgunculuk yapanlar, işçileri bölüp, parçalayıp, kendi çıkarları için yönetenler, işçileri patronun insafına terk edenler mi, yoksa tabandan birliğini sağlamaya çalışanlar mıdır?
Bozgunculuk yapanlar, işçileri bölüp, parçalayıp, kendi çıkarları için yönetenler, öncü işçilerin tek tek işten atılmasına seyirci kalarak işten atmaların önünü açanlar mı, yoksa tüm işçilere “arkadaşına sahip çık” diyerek mücadeleye çağıranlar mı?
Bozgunculuk yapanlar, işçileri bölüp, parçalayıp, kendi çıkarları için yönetenler, korona günlerinde “uzaktan çalışmaya geçtik” diyerek sendika binalarına dahi gelmeyen, fakat üye işçilerin fabrikalarda her türlü tehlikeyle koyun koyuna çalışmasına ses çıkarmayanlar mı, yoksa işçilere salgından korunmak için ücretli izin mücadelesini büyütme çağrısı yapanlar mı?
Bu soruları çoğaltabiliriz, fakat bu kadarını yeterli görüyoruz. Son olarak söylemek isteriz ki Bakanlığın verdiği yetkiye dayanarak “işçilerin temsilcisi biziz” diyenler, işçi sınıfının mücadele kanunlarına sırtını dönenler, patronlarla her türlü kirli pazarlık içine girenler, mücadeleci işçilerin işten atılmasını sağlayan ya da göz yumanlar işçi sınıfını temsil edemezler. Sınıflar mücadelesinde yetki; işçilerin tabandan birliğinin sağlanması ve sınıf çıkarları için birlikte karar alarak uygulamasıyla elde edilir. Sendikalar da işçilerin öz inisiyatifinin geliştirilmesi için sadece bir araçtır. İşçilerin öz örgütüdür, kendi kararlarını aldıkları ve hayata geçirdikleri zeminlerdir. DEV TEKSTİL tam da bunun bir aracı, işçi sınıfının bir mücadele mevziisidir.
Sendikamızın SML’ deki çalışmasını ve çabalarını bozgunculuk yapmakla, bölücülükle suçlayanlar patronlarla aynı dili ve tarzı kullanmaktadırlar. Sermaye örgütleriyle ve temsilcileriyle aynı dili kullanmaları tesadüf değildir. Çünkü bunlar sermayenin uşağı ve işçiler içindeki ajanlarıdır. DEV TEKSTİL patronlara uşaklıkta sınır tanımayanların yaptığı gibi yetkinin sermayeye hizmette kusur tanımayan kurumlardan değil, işçilerin öz örgütlülüğüne dayalı bilinçli mücadelesiyle edileceğini bilir ve bunun için çaba sarf eder. Yetkiyi tek başına sermaye kurumlarında arayanlar, bu yetkiyi ancak işçilerin yaşadıkları sorunları çözmek için ortaya koydukları çabayı, enerjiyi bastırmak ve birliğini dağıtmak için kullanırlar. İşçi sınıfının sınıf ve mücadele bilinci kazanması bunların en büyük korkusudur. Çünkü bilinçlenene mücadeleyi büyüten işçiler bunların saltanatına son vererek işgal ettikleri koltuklardan kovacaklardır. Buradan ileri-öncü işçi ve emekçileri bürokratlara, onların kirli oyunlarına ve sendikalardaki işgallerine karşı mücadeleyi büyütme, bütün sendikaları işçilerin öz örgütüne dönüştürme çağrısı yapıyoruz.
-Sendikamızın faaliyetlerine tahammül edemeyen patron işbirlikçisi DİSK Tekstil adına SML işçilerine gönderilen mesajı tüm işçi ve emekçilerin bilgisine sunuyoruz.
“Günaydın,
SML Etiket’te çalışan bazı arkadaşlara gelen SMS mesajları ile DiSK Tekstil İşçileri Sendikası’nın hiçbir ilgisi yoktur.
İşyerinde Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın YETKİ BELGESİNİ alan, SML Etiket’te İşçilerin temsilcisi DiSK Tekstil İşçileri Sendikası’dır.
Lütfen (böl, parçala, yönet) taktiklerine karşı dikkatli olun.
Bir sorunuz ya da sorununuz olursa beni arayın.
Asalettin Arslanoğlu
DiSK Tekstil İşçileri Sendikası Merter Şube Başkanı”
(10.08.2020 tarihlidir.)
DEV TEKSTİL İstanbul Temsilciliği
10.08.2020