Yaklaşık iki yıldır Covid 19 salgını ile mücadele ediyoruz. Tüm dünyayı saran salgın ve alınması gereken önlemler üzerine tabir yerindeyse her kafadan bir ses çıkıyor. Bu sesler şimdi de aşı çalışmaları üzerinden gündeme sıklıkla geliyor.
Gelişen bilim ve teknoloji ile Covid 19 salgınını önlemek için farklı ilaç tekelleri kolları sıvadı. Farklı tekellerin ürettiği aşılar sağlıkta rekabeti ve rantçılığı sergilerken tüm insanlıkta da tedirginliğe yol açtı. Ülke iktidarlarının salgının gidişatı ve aşı ile ilgili yaptıkları açıklamalar şeffaf, gerçeği yansıtan bilgiler olmayınca tedirginlik ve güvensizlik daha da arttı. Hele sokağa çıkma kısıtlamaları konulup fabrikalar bu yasaktan muaf tutulup işçi, emekçilerle dalga geçer gibi kanunlar çıkarılınca bu güvensizlik daha da pekişti.
Önce Çin aşısı üzerinden gerçek dışı bilgiler dolanmaya başladı. “Çip akacaklar, kuyruğumuz uzayacak, Çinlilere benzeyeceğiz” gibi akla aykırı sözler yayıldı. Ardından Alman aşısına karşı benzer söylentiler çıktı. “aşıyla bizi izleyecekler, bizi fişleyecekler, aşı kalp krizini arttırıyor, kısırlık yapıyor vb vb” söylemler oldu. Aşı olup olmamanın bir tercih ve insani bir hak olduğu savunuldu. Söylemler daha ileri bir aşamaya geçti ve mitingler yapıldı.
İlaç tekellerinin deneğine dönüşme kaygısı, uzun yılları alan aşı çalışmalarının hızla tamamlanması aşıya önyargıyla bakmamıza neden oluyor. Bunun anlaşılır bir yanı olsa da fabrika ve çalışma alanlarında yapılan aşı karşıtlığı bilim dışı hurafelere dayanıyor.
Sermaye iktidarının ve gerici dinci grupların işine gelen bu bilim dışı hurafeler toplum içinde bir ayrışmaya neden oluyor. Çarklar dönsün diye sağlıksız koşullarda, hastalıkla başbaşa çalıştırılan işçiler şimdi de bu gerici söylemlerin esiri oluyor.
Aşı bir toplum sağlığı sorunudur!
Her ne kadar aşı üzerinden tercihler tartışılsa da unutmayalım ki aşı bir toplum sağlığı sorunudur. Gerçek bilim insanlarının açıklama ve araştırmaları ile yapılmasına onay verilen aşı olmak bir tercihten çok, toplumun sağlığı için gereklidir. Bir takım gerici çevreler kendi hegemonyalarını güçlendirmek ve toplumu bu yönde taraflaştırmak istese de işçi sınıfı hem kendi sağlığı hem de toplumun çıkarı için aşı olmalıdır. Kendi aşı tercihimizi tartışırken diğer işçilerin ve halkın sağlık ve yaşam hakkını da düşünmeliyiz.
Bugün fabrikalarda ise aşı olmayan işçilerden haftalık zorunlu PCR testi isteniyor. Aşı olmayan işçiler işten atılmakla ediliyor. Aşı olan olmayanı suçlarken, çarklar dönmeye devam ediyor. Bir tercih yapacaksak, bilimsel verileri esas almayan, sağlığı paralı hale getiren, salgın konusunda olduğu gibi hiçbir konuda şeffaf, topluma açık davranmayan sermaye düzenine karşı mücadeleden yapmalıyız.
DEVRİMCİ TEKSTİL İŞÇİLERİ SENDİKASI EKİM SAYISI BÜLTENİNDEN ÇIKAN YAZI