Emperyalistlerin nüfus kavgasına sahne olan Ortadoğu, yıllardır kan deryası içinde yüzüyor. Emperyalist hegemonya ve bölgesel enerji kaynakları uğruna süren savaşlarda halklar yerinden yurdundan edilerek başka ülkelerde mülteci oldu. Milyonlarca göçmeni evsiz yurtsuz bırakan, sınırlarda ölüme terk eden, kamplarda yoksulluğa iten emperyalist kapitalist devletler göçmenleri kirli bir pazarlığın konusu haline getirdiler. AKP iktidarı AB’den gelebilecek para için göçmenleri şantaj malzemesi olarak kullanmaktan çekinmedi. Türkiye’ye gelen milyonlarca göçmen yoksulluk ve açlıkla karşı karşıya kaldı, kirli pazarlıkların konusu oldu.
Mülteci işçiler kapitalistler için “fırsat “oldu!
Tarafı olmayan savaşlardan kaçarak başka ülkelerde yaşama umudu arayan göçmen işçiler gittikleri ülkelerde, yoğun emek sömürüsüne maruz kalıyor. Diğer ülkelerde olduğu gibi burada da kapitalistlerin kar etme hırsı yüzünden mülteci işçileri ucuz ve güvencesiz bir şekilde çalıştırılıyorlar. Kapitalistler, mülteci işçileri suiistimal ettiği yetmezmiş gibi bir de onlara dayattığı ucuz ve güvencesiz çalışmayı sınıfın geneline yaymanın vesilesi haline getiriyor. Mülteci işçileri bizler için bir tehdit unsuru olarak kullanan kapitalistler, ırkçılığı körüklüyor, işsizliğin ve ağır çalışma koşullarının sorumlusu göçmenlermiş gibi gösteriyor. Böylece sınıfımızın bir parçası olan mülteci işçilere karşı düşmanlık beslememize sebep olan sermayedarlar, servetini katlamaya devam ediyor.
Öfkemizi sermaye düzenine yöneltmeliyiz!
Emperyalistlerin ve Türkiye gibi işbirlikçilerinin kirli çıkar ve hesapları nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda bırakılmış mülteci işçiler bizim düşmanımız değil, sınıf kardeşlerimizdir. İşsizliğin nedeni Suriyeli, Afganlı vb. mülteci işçiler olmadığı gibi, düşük ücretlerin nedeni de onlar değildir. Öfke duymamız gereken odaklar, insanları yerlerinden yurtlarından eden, savaşları çıkaran, bu savaşlardan rant elde edenlerdir.
“Mülteci işçiler ülkelerine giderse sorunlar çözülür” mantığı gütmemiz, aramızdaki düşmanlığı çoğaltmak dışında bir işe yaramadığı gibi, sermaye iktidarının kölelik koşullarını daha rahat hayata geçirmesine olanak sağlamış oluyor. Mülteci işçiler sınıfımızın bir parçasıdır. Çalışma ve yaşam koşullarımızı insanca yaşayabilecek bir düzeye gelmesini istiyorsak, bunu mülteci işçileri dışlayarak değil tam tersi onları kucaklayarak başarabiliriz ancak. Unutmayalım ki, işçi sınıfının dili, dini, ırkı yoktur. Birleşirse kazanacağımız bir dünya vardır. Emeğimizi çalarak servet kazanan sermayedarların dünyalarını başlarına dar edebilmek için, yanı başımızda hemen hemen her gün iş cinayetine kurban giden, kayıt dışı çalıştırılan mülteci işçi kardeşlerimize elimizi uzatalım. Örgütlenelim ve kapitalistlerin oyununu hep birlikte bozalım.