DİSK Tekstil Sendikası Greif işçilerinin haklı ve meşru mücadelesinin yarattığı değerlere saldırmaya devam ediyor. Greif işçilerinin haklı ve meşru mücadelesi karşısında Greif yönetimiyle işbirliği yaparak karşı safta yer alanlar, direnişçi işçiler hakkında çeşitli davalar açmışlardı. Tekstil Sendikası’na çöreklenmiş çetenin, direnişin sürdüğü dönemde Greif yönetimiyle iş birliği içinde mahkemeye verdiği belge fabrikaya polis müdahalesinin en önemli dayanağı olarak kullanılmıştı. Benzer suç şecereleri kalabalık olan çete işçilerin öz mücadele örgütü olan sendikanın başına çöreklenmiştir. Uzun yıllardır sendikayı işçi örgütü olmaktan çıkartarak işçi sınıfının davasına karşı bir suç aracı, ticarethane olarak kullanmaktadır. Dönemin Tekstil Sendikası Başkanı Rıdvan Budak’ın, Greif işçileri sendikalarına giderek görev nöbeti başlattıklarında savcılığa verdiği dilekçede yer alan “Çalışma ofisime çalışmak için gidemiyorum.” ifadesi bu durumun en somut ifadesidir. Aynı çete Greif işçilerinin sendika merkezindeki görev nöbetini ve ihanet sözleşmesi sonrası işçilerin sendika binasına giderek yönetimle görüşme talebinde bulunmalarını “sendikal faaliyetleri engelledikleri” gerekçesiyle dava konusu etmiş ve öncü işçilerin yargılanmasını sağlamıştır. Bakırköy 31. Asliye Ceza mahkemesinde görülen dava, ‘bahsi geçen işçilerin sendika üyesi ve temsilcisi oldukları ve atılı suçun oluşmaması’ nedeniyle beratla sonuçlanmıştır. DİSK Tekstil Sendikasının başındaki çete Greif işçilerinin haklı ve meşru mücadelesinden aldıkları yaranın hala süren acısıyla işçi sınıfından yana olan her şeye duydukları intikam hırsından olsa gerek 11.03. 2019 tarihinde kararı istinaf mahkemesine taşıyarak işçilerin cezalandırılmasını tekrar talep etmiştir. Bu adımlarıyla saltanatlarına karşı gerçek işçi demokrasisi ve sendikal anlayış için mücadele edecek ve yeni Greif’ler yaratacak işçilere gözdağı vermeyi hedeflemektedirler.
SÖZ KONUSU DAVAYA GEREKÇE GÖSTERİLEN OLAYLARA KISACA BAKALIM!
Dava dosyasında ve çetecilerin mahkeme ifadelerinde iki eylem belirtilmekte ve bu olaylar gerekçe gösterilerek sendikal faaliyetin engellendiği iddia edilmektedir.
1- Greif direnişi esnasında (14 Mart 2014) Greif yönetimi ve DİSK Tekstil Sendikası’nın işbirliğiyle toplanan taşeron patronları ve dışardan getirilen parayla tutulmuş adamlardan oluşan grup direnişe müdahale etmeye kalkışmıştır. Fabrika yakınında ellerinde sopa vb. araçlarla toplanan grup polis eşliğinde fabrikaya doğru yürüyüşe geçmiştir. Greif işçilerinin fabrika dışına çıkarak ördükleri etten duvar Patron-DİSK Tekstil iş birliğiyle yapılmaya çalışılan saldırı ve provokasyonu boşa düşürmüştür. Provokasyonun hemen ardından fabrikaya yürümek isteyen taşeron patronlarını ve parayla tutulmuş adamları Tekstil Sendikası resmi sayfasında yaptığı açıklamada işçi olarak göstermiş ve saldırı girişimini meşrulaştırmaya çalışmıştır. Sendika yönetiminin bu tutumunu devam ettirmeleri üzerine Greif işçileri 17 Mart 2014’de bir heyet oluşturarak Tekstil Sendikası Genel Merkezine gitmişlerdir. İşçi heyeti çetecilerden gerçeği yansıtmayan açıklamanın kaldırılmasını ve direniş karşısındaki patron işbirlikçi tutumlarını sonlandırmalarını istemiştir. Sendikaya giden işçiler yöneticiler tarafından muhatap alınmamıştır. Klasik “Bugün gidin yarın gelin.” söylemi ile karşı karşıya kalmışlardır. Bunun üzerine Tekstil Sendikası Genel Merkezi’ndeki işçiler ise, Kani Beko’nun DİSK’in Sesi’nde yayınlanan “DİSK yetkiyi işçiden alır” yazısını yüksek sesle okumuşlardır. Tekstil Sendikası’ndaki çetecilere işçilerin iradesini tanıma ve buna uygun hareket etme çağrısı yapmışlardır. Talepleri karşılana ve yönetim adına bu konuda kendilerine bir açıklama yapılana kadar sendika binasında bekleyeceklerini ifade etmişlerdir. Taşeron patronları ve parayla tutulmuş adamları işçi gösterecek kadar pisliğe batan Tekstil Sendikası yöneticileri ve kalem tutan uşakları işçilere hakaret ederek bina dışına atmaya çalışmışlardır. Muzaffer Subaşı, Nuri Toprak, Ergun İşeri başta olmak üzere sendikada bulunan bütün yöneticiler işçilere fiziki şiddet ve hakaretlerde bulunmuşlardır. Sendikacı kılıklı çetecilerin saldırılarına rağmen “görev nöbeti” başlatılmıştır. “Görev nöbeti” tutan işçiler sendikanın toplantı salonunda bekleyişlerini sürdürmüşlerdir. Sendikanın rutin çalışmasını engelleyecek hiçbir davranış sergilenmemiştir. Sendikanın sözleşmeli çalışanları işçilerin beklediği zaman zaafında çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Yerel mahkemede sendika çalışanlarının verdiği ifade de bu yöndedir. İşçiler karşı karşıya kaldıkları ihaneti DİSK’e de taşımışlar ve sorunun çözümü için göreve davet etmişlerdir. DİSK Yönetim Kurulu direnişçi işçilerle ve Tekstil Sendikasına çökmüş çeteyle görüşmeler yapmıştır.
Aynı günlerde Rıdvan Budak “ofisimde çalışamıyorum” gerekçesiyle nöbetteki Greif işçileri hakkında polise şikâyette bulunmuştur. İşçiler polis tarafından karakola çağrılarak ifadeleri alınmasının ardından nöbete devam edilmiştir.
DİSK Yönetim Kurulu da gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından, Greif işçilerine direnişlerini sahipleneceklerini, Greif TİS sürecinin bundan sonra DİSK, DİSK Tekstil ve Greif işçilerinden oluşan komisyonun yürüteceğini, Rıdvan Budak’ın şikâyetini geri aldığını ifade etmiştir. Kani Beko ve diğer DİSK yöneticileri de Rıdvan Budak’ın işçileri şikâyet etmesinin “hiçbir biçimde kabul edilemez” olduğunu ifade etmişlerdir. Verilen sözler üzerine Greif işçileri, “artık muhatabımız DİSK’tir” diyerek görev nöbetlerini sonlandırmışlardır. Sonradan yaşananalar verilen sözlerin DİSK tarafından ortada bırakıldığını, gereklerinin yerine getirilmediğini göstermiştir. Rıdvan Budak şikâyetini geri almadığı gibi DİSK yönetimi de DİSK Tekstil’in ihaneti karşısında hiçbir adım atmamış, böylece ortak olmuştur.
Davaya konu olan birinci olay kısaca böyle gelişmiştir.
2- Davaya konu olan 2.olay (22 Nisan 2014 ) ise sendikal ihanet çetesinin aczine açık bir kanıttır. Polisin saldırısının yapıldığı gün DİSK Tekstil Greif yönetimiyle toplu sözleşme imzaladığını açıklamıştır. Bu açıklamanın Greif yönetiminin açıklaması ve polis saldırısıyla aynı anlarda yapılması işbirliğinin vardığı boyutu göstermektedir. Bunun üzerine Greif işçileri DİSK yönetimine oluşturulan Komisyon’un onayı dışında hiçbir sözleşme imzalanmayacağına dair verdikleri sözü hatırlatmışlardır. DİSK yönetimi verdikleri sözü tutmadıkları gibi işçileri muhatap almama tutumu sergilemişlerdir. Greif işçileri DİSK’in görevini yerine getirmemesi ve ihanet karşısında hiçbir adım atmaması üzerine DİSK Genel Merkez’inde “görev nöbeti ”ne başlamışlardır. Aynı zamanda DİSK Tekstil yönetimiyle görüşmek için çeşitli girişimlerde bulunmuşlardır. Kap kaç yöntemiyle ihanet sözleşmesi imzalayan Tekstil Sendikası yönetimi günlerce sendikayı açmamış ve işçilerin telefonlarına dahi çıkmamışlardır. Patron uşaklığında son noktayı Tekstil Sendikası DİSK’in “artık inisiyatif bizde” demesine ve bu konuda bir komisyon oluşturulmasına rağmen koymuşlardır. Bu da DİSK’i yaşananlar konusunda birinci dereceden sorumlu yapmaktadır.
Greif işçileri 22 Nisan 2014’de Tekstil Sendikası yönetiminin başkanlar kurulu toplantısı için Genel Merkez’de olacaklarını öğrenmeleri üzerine bir heyet oluşturarak görüşmeye göndermişlerdir. Bina içine dahi alınmayan işçiler kapı önünde bekleyişlerini sürdürmüşlerdir. Sendika binasından aşağı inen Tekstil Sendikası yöneticileri ellerindeki beysbol sopalarıyla işçileri tehdit etmiş, küfür ve hakarette bulunmuşlardır. Ardından işçilere saldırma girişiminde bulunmuşlardır. İşçilerde meşru savunma haklarını kullanmıştır.
Sendikal faaliyetin engellenmesi gerekçesiyle açılan davaya konu olan ikinci olay da özetle böyle gelişmiştir.
SENDİKAL FAALİYET, SENDİKA’NIN PATRONLAR İÇİN DANIŞMA VE MÜCADELE KIRICI BİR MERKEZE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ MİDİR?
Tekstil Sendikası’nın başına çökmüş çete sermayeye eşi benzeri görülmemiş hizmetler sunmuştur-sunmaya da devam ediyor. Bunların sendikal faaliyet diye adlandırdıkları, patronların zararına olan her şeyi ezmektir. Greif direnişi karşısında da de benzer çabalarını sergilemişlerdir. Bu çabalar mahkemeye sundukları evraklarla da tarihe not düşülmüştür.
İşçinin iradesini hiçe sayan, mücadelesini ezmeye çalışan, patronlarla açıktan işbirliği yapanlar sendikacı değillerdir. Patronların işçi sınıfı içindeki uzantılarıdırlar. Patronlar adına uysal köleler yaratma görevi dışında başka hiçbir görevleri yoktur. Bunun için de patronlar tarafından arpaları eksik edilmemektir. Düşünün ki İstanbul gibi Tekstil sektörünün yoğun olduğu bir kentte Greif işçileri örgütlenene kadar Tekstil Sendikasının İstanbul Şubesi’nin üye sayısı 200’ün biraz üzerinde. Greif işçileri kendi öz emekleri ve 1 yılı bulan çabalarıyla örgütlendiğinde bu sendikanın İstanbul’daki üye sayısı 4 katına çıkıyor. Greif işçileri daha iyi çalışma ve yaşam koşulları için bütünlüklü biçimde Toplu Sözleşme taslaklarını oluşturuyor ve kazanmak için mücadele programı hazırlıyorlar. Sendikayı dört duvar arasındaki mekân görenler, burada da patronlara hizmet etmek için çalışanlar Greif işçilerinin haklı meşru taleplerine sahip çıkmadıkları gibi işçi sınıfının bu onurlu mücadelesini de yasadışı ilan ediyorlar. Birde bunu yapanlar “DİSK yetkiyi işçilerden alır” diyen bir Konfederasyonun üyesi sendika yöneticileridir.
Şimdi soruyoruz? Burada işçi sendikası görünümlü patron uşakları mı sendikal faaliyeti ve işçilerin haklı meşru mücadelesini engellemeye çalışmıştır, yoksa sendikalarını gerçek işçi örgütüne dönüştürmek isteyen, Greif Yönetiminin-Sermayenin işçi sınıfına dayattığı başta taşeronluk saldırısı olmak üzere tüm saldırılarına karşı amansız mücadele veren Greif işçileri mi?
DİSK YÖNETİMİ VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİ HALA SESSİZLİKLERİNİ KORUYACAKLAR MI?
Greif direnişi karşısında sendikaların aldığı konumlar bütün açıklığıyla ortadadır. İşçi sınıfının öz örgütlülükleri olan sendikaların başını tutanlar Greif direnişine karşı Tekstil Sendikası’nın ihanetçi tutumuna ya sessiz kalmışlardır ya da destek olmuşlardır. İşçi sınıfının mücadele tarihine bu tutumlar not düşülmüştür. Greif işçileriyle en somut biçimini alan “söz, yetki, karar” hakkının işçilerde olduğu sendikalar yaratma mücadelesi er ya da geç kazanacaktır. Bu mücadelenin yanında olanlar ve karşısında olanlar hak ettiklerini alacaklardır.
DİSK’in başında olanlara kuruluş değerlerini hatırlatırız. DİSK işbirlikçi ihanetçi yasakçı sendikal anlayışa karşı kurulmuş bir sendika değil midir? Greif işçileri Türkiye işçi sınıf hareketinin fiili meşru mücadelesini rehber edinmiş, DİSK’in tükettiğiniz ilerici değerlerini de temsil eden bir direniş olarak gerçekleşmiştir. Peki, neden bu değerlere ve bunun günümüzdeki en ileri temsilcisi olan Greif’e sahip çıkmadınız. Peki, neden hala Greif direnişi üzerinden işçi sınıfını devrimci ilerici birikimine karşı yöneltilen saldırılar karşısında sessizliğinizi koruyorsunuz.
191 Greif işçisine Tekstil Sendikasının mahkemeye sunduğu belgelerle açılan davanın gayri meşruluğu ortadadır. Bu gayri meşru dava karşısında diliniz neden tek kelime dahi söylemiyor.
Greif öncülerinin de içinde olduğu 7 kişiye açılan davaya Rıdvan Budak’ın 15 Mart’ta işçileri şikâyet etmesi gerekçe gösteriliyor. Siz “Bu bizim için kabul edilemez bir durumdur.”, “Rıdvan Budak şikâyetini geri çekti.” diye Greif işçilerine açıklama yapmadınız mı? Verdiğiniz sözlerin arkasında şimdiye kadar durmadınız, şimdiden sonra duracak mısınız? Yoksa bu ihanet karşısında sessiz kalarak ortak olmaya devam mı edeceksiniz?
Bizler sendikacı kılığındaki patron uşaklarının işçi sınıfının fiili meşru mücadelesini ezmelerine izin vermedik. Şimdide Greif direnişi üzerinden mahkemelerde ezmeye çalışıyorlar. Biz buna da izin vermedik vermeyeceğiz. Peki siz işçi sınıfının fiili meşru mücadele anlayışını ve pratiğin savunacak mısınız? Yoksa DİSK’e bağlı DİSK Tekstil Sendikası’nın başındaki çetenin bu girişimlerinin karşısında sessizliğinizi koruyacakmısınız?
DİSK Yönetim Kurulu’nu ve Greif direnişi döneminde yönetimde olan Yönetim Kurulu Üyesi sendikacıları (başta Arzu Çerkezoğlu, Ali Rıza Küçükosmanoglu, Kamber Saygılı olmak üzere) söyledikleri sözün arkasında durmaya DİSK’in mücadele değerlerine sahip çıkmaya ve bu değerlere leke sürenler karşısında artık sessiz kalmamaya davet ediyoruz.
GREİF DİRENİŞİ İŞÇİ SINIFININ GELECEĞİDİR, ADLİYE KORİDORLARINDA DEBELENENLERİN ÇABASI BOŞADIR!
Greif direnişi örgütleniş ve mücadele tarzıyla gerçek sendikal mücadelenin nasıl olması gerektiğini göstermiştir. İşçi sınıfının 200 yıllık mücadele deneyimi ve birikiminin açığa çıkardığı yasalar Greif direnişinin temel ekseni olmuştur. Greif direnişine yön veren devrimci işçiler aynı eksende mücadelesini sürdürecektir. İşçi sınıfının sorunlarına çözümü sermayenin masalarında arayanlar, devrimci-ilerici mücadele deneyimini adliye koridorlarında boğmaya çalışanlar kaybedeceklerdir.
İşçi sınıfının devrimci-ilerici mücadele birikimlerine yaslananlar yeni Greif’ler yaratma mücadelesini kesintisiz sürdüreceklerdir. Tekstil işkolu ’nda işçi sınıfının mücadele değerlerinin, birikiminin ve Greif deneyiminin değerlerinin temsilcisi olan sendikamız bu doğrultuda mücadeleyi büyütmek için çabasını sürdürecektir. Her türlü işbirlikçi, ihanetçi anlayışların karşısında gerçek sendikal mücadelenin temsilcisi olacaktır. İşçi sınıfının devrimci ilerici değerlerini koruma ve geliştirme çabası içinde olan bütün ilerici güçleri de işbirlikçi- ihanetçi anlayışlara karşı, sınıfın örgütlenme mücadelesinde yanımızda olmaya gücümüze güç katmaya davet diyoruz.
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası
18.04.2019
Ek 1: Greif Direnişinde işçi demokrasisi
Ek 2: Tekstil sendikasının başındaki çetenin davaya konu ettiği 17 Mart günü’nün görüntüleri
Ek 3: Tekstil Sendikasının başındaki çetenin mahkeme konusu ettiği 22 Nisan tarihli görüntü. Işçiler görüşmeye gittiğinde Saldırıya geçen çete karşısında işçiler meşru savunma gerçekleştirmişlerdir.
https://www.youtube.com/watch?time_continue=16&v=h_kEzPjoAZw