İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı, çalışma ve yaşam koşullarımızın daha da ağırlaştığı bir dönemde karşılıyoruz. İnsanlığa açlık, ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir şey vermeyen emperyalist-kapitalist sistem kriz içinde debeleniyor. Krizin ağır sonuçlarını ise biz işçi ve emekçilere fatura etmeye çalışıyor. Zaten iflasın eşiğinde olan kapitalist sistem, koronavirüs salgını ile birlikte, biz işçi ve emekçilere daha ağır koşullar dayatıyor. “Her koşulda üretim devam edecek” denilerek, sermaye sahiplerinin çıkarları uğruna, bizleri ve ailelerimizi ölümle burun buruna çalışmaya zorluyorlar. Bizleri ya açlık ya da salgın ikilemi ile karşı karşıya bırakıyorlar. Tüm bunların yanısıra, sermayenin demir yumruğu AKP iktidarı bu krizi de fırsata çevirmeye çalışarak yıkım ve saldırı politikalarını hayata geçirmeye çalışıyor. Son olarak, işçi sınıfının ücretli izin talebini hiçe sayarak, günlük 39 TL’lik yevmiye ile ücretsiz izni ve grev yasaklarını dayattılar. Bu denli pervasız davranmalarının gerisinde ise, işçi sınıfının örgütsüzlüğü ve dağınıklığı yatıyor.
Başka bir dünya mümkün!
Salgın sürecinde bir kez daha gördük ki, kar odaklı kapitalist sistem, insana hiçbir değer vermemektedir. Tüm maddi varlıkları ellerinde bulunduranlar, salgın karşısında acz içinde kalmışlardır. Çünkü 7 milyar insanı öldürebilecek silahlara sahip olanlar, yaşatabilmeyi hiç düşünmemişlerdir. Bunun sebebi ise, kapitalist sistemin milyonların değil, bir avuç azınlığın refahı ve çıkarları üzerine kurulu olmasıdır.
İnsanlığa hiçbir gelecek sunmayan kapitalist dünyaya karşı, işçi ve emekçilerin yaşam hakkı için başka bir dünya mümkündür. İnsanın ve doğanın geleceğini düşünen, sınıfsız, sınırsız, eşit ve özgür bir dünya, ancak işçi sınıfının iktidarı olan sosyalizmle olanaklıdır.
1 Mayıs’ta mücadele alanlarına!
Krizin ve salgının faturasının biz işçi sınıfına ödettirilmeye çalışıldığı bir süreçte işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı karşılıyoruz. Sermaye sınıfının salgını bahane ederek uyguladığı baskı ve yasaklara, sendika bürokratlarının mücadele kaçkını tutumlarına rağmen, işçi sınıfı olarak inisiyatifi ele almalıyız. Krizin ve salgının faturasının bizlere ödettirilmek istenmesine fabrikalarımızı, yaşam alanlarımızı 1 Mayıs alanına dönüştürerek yanıt vermeliyiz. Kendi sağlık önlemlerimizi alarak, bu 1 Mayıs’ı işçi sınıfının taleplerini ortaya koyduğu ve gücünü gösterdiği bir güne çevirmeliyiz. Bunun yolu da, yaşam hakkımız için fabrikalarda tabandan birliğimizi kurmaktan, komitelerimizi oluşturmaktan ve söz yetki karar hakkını elimize almaktan geçer. Kendi talep ve istemlerimizi, ancak fiili meşru mücadeleyle kazanabiliriz. Salgında alınmayan önlemlere karşı çalışmama ve grev hakkını kullanmanın, üretimden gelen gücümüzü göstermenin tam zamanıdır.
Tüm tekstil işçisi kardeşlerimizi, 1 Mayıs’ta haklarımız ve geleceğimiz için gücümüzü birleştirmeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.