25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün ön günlerindeyiz. Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe, baskıya, şiddete karşı direnen, eşitlik ve özgürlük isteyen Mirabel Kardeşler 25 Kasım 1960’da vahşi bir şekilde katledilirler. Diktatör, onları katlederek toplumsal mücadeleyi ezeceğini düşünür, ancak yanılır. Mirabel kardeşlerin katledilmesi sonucu ortaya çıkan öfke, diktatörlüğün sonunu hazırlar. Onların anısına 25 Kasım, 1991 yılında Latin Amerikalı kadınlar tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilir. O günden bu güne 25 Kasımlar dünyanın dört bir yanında ve bu topraklarda şiddete, sömürüye, toplumsal eşitsizliğe karşı eylem ve etkinliklere konu olmaktadır.
Kadına yönelik şiddet artıyor!
Yaşadığımız coğrafyada da, kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarına her gün yenileri ekleniyor. Öyle ki, 2018 yılında 440 kadın katledilirken, 2019’un ilk on ayında ise 383 kadın maruz kaldığı şiddet sonucu yaşamını yitirdi. Resmi rakamlara göre Türkiye’de günde ortalama 3 kadının katledildiği söyleniyor.
Kadına yönelik şiddet toplumsal bir sorundur. Bu sorunun temel kaynağı kapitalist sistemin varlığıdır. Zira kapitalist düzen, baskı ve sömürü üzerine kuruludur. O, sömürüden ve kandan beslenir. Bu düzenin devamlılığı için, kadınların çifte olarak sömürüsüne ve eşitsizliğine ihtiyacı vardır.
Dolayısıyla işçi ve emekçi kadınlar sadece evde ve sokakta değil, işyerlerinde de baskı ve şiddete maruz kalırlar. Yedek iş gücü olarak görülürler, kriz dönemlerinde ilk önce kapının önüne konulurlar, cinsel kimliğinden ötürü baskı ve şiddete uğrarlar. Aynı zamanda AKP iktidarı eliyle de, dinin istismar edilmesine dayanarak kadına yönelik şiddet de normalleştirilmektedir. Yasalardaki kazanılmış haklar, bir bir tırpanlanmaktadır. AKP döneminde kadına yönelik şiddetin %1400 oranında artması ise hiç tesadüf değildir.
Bizler unutmamalıyız, eski eşi tarafından katledilen Emine Bulut’un “ölmek istemiyorum” çığlıklarını!
Bizler unutmamalıyız, hakkını isterken taşlı ve sopalı saldırıya uğrayan Meya Kara’yı!
Bizler unutmamalıyız, Elâzığ’da patronu tarafından katledilen tarım işçisi Kebire Atamaz’ı!
Katledilen, cinsel istismara uğran ve fiziksel şiddete maruz kalan, adını bilmediğimiz binlerce emekçi kadının atmış oldukları çığlıkları unutmamalıyız!
Kadını, erkeğiyle insanca bir yaşam mücadelesini yükseltelim!
Kadına yönelik şiddet, sadece işçi ve emekçi kadınların değil, tüm işçi sınıfının sorunudur. Zira her birimiz fabrikalarda eziliyor ve sömürülüyoruz. Krizin faturasını hepimiz birlikte ödüyoruz.
Bize kölece yaşamı reva gören patronlar sınıfına karşı kadın erkek el ele verip örgütlü mücadeleyi yükseltmeliyiz. Kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, haklarımızın gasp edilmesine karşı birlikte ses çıkarmalıyız.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde, mücadele alanlarında kadına yönelik şiddete, baskıya ve eşitsizliğe karşı sesimizi yükseltelim.