Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL) olarak Mersin’de Çukurova bölge toplantısı gerçekleştirdik. Toplantıya Mersin, Antep ve Adana’dan işçiler katılım gösterdi.
Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde yapılan toplantıda tekstil işçilerinin yaşamış olduğu sorunlar ele alınarak nasıl bir yol izleneceği üzerine canlı tartışmalar yürütüldü. Sendika temsilciliği tarafından yapılan açılış konuşmasında DEV TEKSTİL’in ortaya çıkışına vesile olan Greif direnişine vurgu yapılarak, “söz, yetki, karar” hakkının işçide olduğu devrimci sınıf sendikacılığı çizgisi anlatıldı. Çukurova bölgesinde yürütülen sendikal çalışmalar hakkında bilgi verildi.
Örgütlülüğü arttırmak için ‘seferberlik’ vurgusu
Toplantıda söz alan Mersin Serbest Bölge’de çalışan işçiler, bölgeye sendikanın girmesi için neler yapılabileceğini ele aldı. Bu çerçevede daha yüksek ücret talebi, bölgede kreş ve sağlık merkezi açılması talebinin öne çıkarılabileceği üzerinde duruldu. Aynı zamanda bölgeye giriş kartları üzerinden yaşanan vurguna karşı da mücadele etmek gerektiği belirtildi.
Antep’ten katılan bir işçi ise dokuma işçilerinin çalışma koşulları ve mücadele deneyimleri hakkında bilgi verdi. Ayrıca Ceyhan İlbeyli Beyteks’te çalışırken aylarca maaşını alamayan ve DEV TEKSTİL’e üye olan eski bir Beyteks işçisi de sendika öncülüğünde verdikleri mücadeleyi, yaptıkları eylemleri ve açtıkları davanın kazanımla sonuçlanma sürecini anlattı. Adana’daki tekstil fabrikalarında DEV TEKSTİL tarafından yürütülen çalışmalar aktarıldı. Toplantıya katılan Petrol-İş Sendikası’na üye bir işçi işçilerin sendikalı olduğunda sahip olacağı hakları dile getirdi.
Yapılan tartışmalar neticesinde sendikal örgütlenme çalışmasının hız kazanmasına, bu açıdan bir seferberlik ruhuyla hareket edilmesi gerektiğine, Mersin, Adana, Antep’te toplantılar yapılmasına, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve 1 Mayıs’ta sendikanın yapacaklarına dair tartışmalar yapıldı.
“Kölelik koşullarına HAYIR!”
Toplantıda ayrıca sendika yönetiminde işçilerin söz sahibi olması gerektiği ifade edilerek işçi demokrasisinin bu şekilde hayata geçeceği vurgulandı. Sendikalarda işçilerin geleceği ile ilgili bir kişinin karar vermesinin sendika ağalığını, sendika bürokrasisini doğurduğu belirtildi. Bu çerçevede ülke yönetiminde de on milyonlarca insan adına tek bir kişinin karar hakkının olamayacağı dile getirildi.
Referandumda ‘hayır’ derken kölece çalışma koşullarına, düşük ücretlere, sendikasız çalıştırmaya da ‘hayır’ demek gerektiği, referandum nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın insanca yaşama ve çalışma koşulları için mücadeleye devam etmek gerektiği vurgulandı. İşçiler arasında referandum sürecinin ayrı bir bölünmeye neden olmaması gerektiği de dile getirildi.