Yaşayanların farklı duygularla yad ettiği bir gün bugün. Eylül’ün 12’si… İkinci bir emre kadar sürecek olan zulüm dolu günlerin başlangıcı. Koyu bir karanlığın insanlığı esir aldığı bir zaman dilimi. Tarifsiz acılar, aylar, yıllar süren işkenceler, infazlar…
NE OLMUŞTU DA 12 Eylül’de Amerikan emperyalizminin “bizim çocuklar başardı” diye birbirlerine müjdeledikleri bu askeri faşist darbe gerçekleşmişti? Ne olmuştu da biz tekstil işçilerini ve dolayısıyla Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası’nı (DEV TEKSTİL) daha yakından ilgilendiren tekstil işverenlerinin sermaye örgütü olan kurumun başındaki Halit Narin, 12 Eylül’de “bugüne kadar işçiler güldü, artık gülme sırası bizde” diye sevincini diğer asalaklarla paylaşmıştı.
VE NEDEN ’70’li yıllar boyunca ilericilere, aydınlara, grev yapan işçilere, devrimcilere, Alevilere, öğrencilere Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, evlerde, sokaklarda, grev meydanlarında, mitinglerde “din, iman, vatan, millet” diye (tıpkı bugünlerde olduğu gibi) saldırtılanlar, kan akıttırılanlarda 12 Eylül’le birlikte Eylül zindanlarında bulmuşlardı kendilerini?
NE OLMUŞTU da kısa bir hapislik hayatı yaşayan Alparslan Türkeş “biz içerdeyiz ama fikirlerimiz iktidarda” derken, iktidarda olan bu fikirler için kendi ‘ülküdaşları’ da idam edilmekteydi. YOKSA artık kullanım süreleri dolmuş muydu?
YOKSA bir sosyal yıkım saldırısı olan 24 Ocak Kararları’nın hayata geçirilmesi için askeri faşist bir darbeye mi ihtiyaç duyulmuştu? YOKSA işçi ve emekçilerin doruk noktasına çıkan sendikal örgütlülükleri, hak mücadeleleri sermaye düzenini rahatsız mı etmişti? YOKSA emperyalistler bu topraklarda güçlü bir rüzgar estiren anti emperyalist mücadeleden kaygılanmaya mı başlamışlardı? Türkiyeli devrimcilerin İsrail siyonizmine karşı Filistin halkıyla birlikte verdikleri özgürlük mücadelesi, bu uğurda ölmeleri kimleri rahatsız etmişti?
17 yaşındaki Erdal Eren’i alelacele yaşını büyütüp asanlar, “asmayıp ta besleyelim mi diyenler”, onlara destek verenler, işkenceciler, tetikçiler, karanlık Eylül zindanlarının gardiyanları… Tümü, sonrasında satılmadık tek bir yer bırakılmayacak olan özelleştirme saldırısının, taşeronlaştırmanın, mezarda emekliliğin, sosyal yıkım yasalarının, düşük ücretlerin, sendikasızlaştırmanın daha kolay hayata geçirilmesi, güçlü bir direnişle karşılanmaması için ve her şeyden önemlisi bu sömürü düzeninin bekası için 12 Eylül’de birlikte saf tuttu.
Ancak 12 Eylül’ün uygulamaları devam etse de, elbette gülme sırası işçilere de gelecektir. İşte o vakit bu topraklarda her mezhepten, milliyetten işçiler, emekçiler kendilerini sömürenlere diyecekler ki: “Bugüne kadar bizleri milliyetimize, inancımıza göre bölüp birbirimize düşürmeyi başardınız. Fakat artık bitti. Buraya kadar. Artık işçiler birlik halklar kardeş olacak. Şimdiye dek sizler güldünüz, bundan böyle gülme sırası bizde!”
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL)