İşçi sınıfı ve emekçilerin ekonomik durumu her geçen gün biraz daha kötüye giderken 2022 yılı asgari ücreti aralık ayının sonlarında açıklandı. Hükümet sözcülerinin ”büyük müjde”, ”tarihi zam”, ”kimseyi enflasyona ezdirmedik” v.b nidalarıyla son 45 yılın en iyi zammı diye yutturmaya çalıştıkları yeni asgari ücret 4.253 TL oldu. Asgari ücrete geçen yıla göre %50,5’lik zam yapıldı. Mal ve hizmetlere yapılan zamlar düşünüldüğünde bu oran milyonlarca işçinin bir kez daha sefalet ücretine mahkum edilmesi anlamına geliyor. Zira biz işçi ve emekçileri kendi başına ne kadar ücret aldığımız değil, aldığımız ücretlerin ihtiyaçlarımızı karşılamaya yetip yetmediği ilgilendiriyor. Bu açıdan durum ise çok açık… Yaşanılan fiyat artışları ile karşılaştırıldığında “gerçek ücretlerin” artmak şöyle dursun gerçekte önemli ölçüde gerilediği açıkça görünüyor.
Bu yüzden hükümetin ve yandaş basının algı operasyonlarına, sermaye temsilcilerinin “bittik, mahvolduk” türü yalancı gözyaşlarına, sendikal bürokrasinin zevahiri kurtarmak için yaptığı “iyi zam” yalanlarına ve aramızdan bazı arkadaşlarımızın tüm bunlara aldanmasına rağmen “insanca yaşamaya yetecek bir asgari ücret” mücadelesini kesintisiz bir biçimde sürdürmemiz gerekiyor.
Yaklaşan yıllık zamlara da aynı şekilde yaklaşmak önemli. Toplu sözleşme ve sendikal örgütlenmeden mahrum bırakılan binlerce fabrika ve işletmede yıllık zam dönemine giriliyor. Fabrikalardan yansıyanlara bakıldığında bir çok “patron” asgari ücret oranının altında bir zam verme hazırlığı içinde. Bu gerçekleşirse zaten istisna bir ücret olmaktan çıkarak genel bir uygulamaya dönen asgari ücret, bütün örgütsüz fabrikalardaki temel ücret biçimi haline gelecek. Daha da önemlisi eğer sesimizi yükseltip mücadele etmezsek, milyonlarca işçi ve emekçi bir kez daha insanca yaşayabileceği bir ücret hakkından mahrum bırakılmış olacak.
Öncelikle hepimiz bir konuda büyük bir açıklık içinde olmalıyız. Bugünkü koşullarda yoksulluk sınırı altındaki herhangi bir ücrete rıza göstermek, kendimizi ve ailemizi sefalet içinde bir yaşama mahkum etmek manasına gelecektir. O yüzden bir yandan asgari ücretin yenilenmesi çağrısını sürekli gündemde tutmak gerekirken, öte yandan örgütsüz fabrika ve işletmelerde yıllık zamların yoksulluk sınırının üzerinde bir artışla gerçekleşmesi için mücadele etmek kaçamayacağımız bir durumdur. Bunun da yolu her fabrikada mücadele etmekten geçmektedir. Kararlı, öncü, birbirine güvenen, sırt sırta, omuz omuza vermekte tereddütü olmayan işçilerin, vakit kaybetmeden yan yana gelerek kendi örgütlülüklerini inşa etmelerinden geçmektedir. Bunun için ise kaybedecek zamanımız yoktur.
Hakim sendikal anlayışlar ne derlerse, ne yaparlarsa yapsınlar, sendikamız dün olduğu gibi bugün de sınıf mücadelesinin uzun erimli bir mücadele olduğu gerçeğini gözden kaçırmadan, hem asgari ücretin hem de yıllık zamların insanca yaşanabilecek bir seviyeye yükseltilmesi mücadelesine kesintisiz olarak devam edecektir.