İşçi kardeşler, emekçi kadınlar;
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü yaklaşıyor. Bu sene de 25 Kasım’ı kadın
cinayetlerinin arttığı, tacizin-tecavüzün yaygınlaştığı, çifte sömürünün katmerlendiği ve
omuzlarımızdaki yüklerin ağırlaştığı günlerde karşılıyoruz. Ancak bu sene ekonomik krizin
evlerimizde kaynayan tencereleri iyiden iyiye boşalttığı ve pandeminin sağlığımızı, canımızı tehdit
ettiği günleri de yaşıyoruz. Pandemi ve ekonomik kriz ile birlikte baskının, sömürünün, katliamların
gölgesini hiç olmadığı kadar üstümüzde hissediyoruz.
Ekonomik kriz emekçi kadınları vuruyor!
“Dolarla işimiz yok” denilse de, ekonomik krizin yıkıcı sonuçları, işçi ve emekçilerin evlerinde yakıcı
bir biçimde yaşanıyor. Krizin faturasının ödettirilmek istendiği bizler işsizlik ve açlık ile karşı karşıya
kalıyoruz. Emekçi kadınlar ise krizin sonuçlarını daha da ağır olarak yaşıyor. İşsizlik tehdidi başımızın
üstünde sallanan bir kılıç misali peşimizi bırakmıyor. Güvencesiz çalışma ve ağır çalışma koşulları
ekonomik kriz ile birlikte boyutlanıyor. Gelecek belirsizlik sisleri içinde yüzerken yarınlarımız
bizlerden çalınıyor.
Pandemi emekçi kadınları vuruyor!
Salgın başladığından bu yana en az 368 işçi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti. Bu ölümlerden 25’ i
kadın olmak üzere 343’ü erkek işçi. Aynı zamanda 20’si ise teksitl ve deri iş kolunda çalışıyor.
Toplumda salgının sonuçlarından en çok ise emekçi kadınlar etkileniyor. “İşten atmalar yasaklandı”
denilerek kısa çalışma ödeneği ile üç kuruş para cebimize sıkıştırılırken fabrikalarda ölüm ile burun
buruna çalıştırıyoruz. Düzenli testler yapılmadığı gibi, hastalığa yakalanan yakınlarımızın bakımı da
bizlerin üzerine kalıyor. Çocuklarımızın eğitimi var olan kaynaklarla çözülebilecekken acizlikle gasp
ediliyor. Kısacası, pandemi ile birlikte ölüme terk ediliyor, iş yükümüz arttırılıyor, omuzlarımızdaki
bakım yükü katlanıyor, geleceğimiz çalınıyor ve şiddete maruz kalıyoruz.
Gericilik emekçi kadınları vuruyor!
Ekonomik kriz ve pandeminin kıskacında yaşam mücadelesi verirken bir yandan da gericiliğin
boyunduruğu altına alınıyoruz. Boşanmayı önlemek için erkeklere çok eşliliği önerenlerden tutun da,
çocuk istismarlarını meşrulaştıranlara, İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açanlardan kadın
cinayetlerine kurban giden kadınları hedef gösterenlere kadar bir dizi gerici söylem bu dönemde de
yakamıza yapıştı. Dinci-gericiliğin açtığı savaş altında eşitlik ve özgürlük mücadelemizin mevzileri
teker teker geri alınmak isteniyor. Bunun sonucu ise artan kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzler oluyor.
“Şiddete, sömürüye, krizin faturasına karşı; İnsanca bir yaşam için mücadeleye!”
25 Kasım mücadele çağrısıdır! Baskıya, şiddete, sömürüye karşı Mirabel Kardeşlerin izinden gitmek,
eşitlik ve özgürlük uğruna mücadeleyi büyütmek demektir. Bugün karşı karşıya olduğumuz tüm
sorunlar önümüze yığılsa da, bizleri “kader” ile avutmaya, “şükür” ile razı etmeye çalışsalar da
beyhude! Biliyoruz ki, geleceğimiz de, özgürlüğümüz de ve çocuklarımıza bırakacağımız aydınlık
yarınlar da, hepsi bizlerin nasırlı ellerinde!
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası, sizleri bir adım öne çıkmaya, 25 Kasım’da mücadele
talepleriyle alanlarda olmaya çağırıyoruz.
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası (DEV TEKSTİL)