Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası (TTSİS) ile Teksif, Öz İplik-İş, DİSK Tekstil sendikaları arasında gerçekleşecek, on bini aşkın tekstil ve dokuma işçisini doğrudan ilgilendiren, 26. Dönem Tekstil Grup Toplu İş Sözleşmesi süreci başladı.
1 Nisan tarihinden itibaren geçerli grup sözleşmesi, TEKSİF sendikası ile TTSİS ilk görüşmesini şubat ayında gerçekleştirdi. Grup sözleşmesine bağlı 7 bini aşkın üye işçisi olan TEKSİF, yapılan görüşmenin hiçbir ayrıntısını kamuoyuna paylaşmamıştır. Diğer yetkili sendikalar, Öz İplik İş Sendikası ve DİSK TEKSTİL ise grupta az üyesi olduğu bahanesine sığınarak sessizlik halindeler. “Asıl yetkinin TEKSİF’te olduğunu” söyleyerek TEKSİF’in imzalayacağı sözleşmeyi koşulsuz kabul edeceklerini ilan ediyorlar.
Bu sendikaların üzerine çöreklenmiş sendika ağaları, tekstil işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarını ilgilendiren sözleşmeyi oldubittiye getirerek yeni bir ihanete hazırlanıyorlar. Hayat pahalılığı karşısında her geçen gün alım gücü düşen tekstil işçilerinin yaşam ve çalışma koşulları daha da ağırlaştı. Gerçek enflasyonun % 100’ü geçtiği bir durumda, halihazırda yetersiz olan sözleşme taslağının çoktan çöp olması anlamına gelmektedir. Olması gereken ise var olan sözleşmeyi günün ihtiyacına karşılık verecek şekilde yenilemek ve tekstil patronlarının dayatmalarına karşı durmaktır.
Fakat sendika bürokratları işçilerden bağımsız bir şekilde hazırladıkları ve onayını almadıkları sözleşme taslağını, işçilere doğru düzgün anlatmaktan bile geri durmaktadırlar. Laf cambazlığı yaparak, taslağın işçiler tarafından anlaşılmasının önüne geçmektedirler. İşçilerden habersiz kapalı kapılar ardından gerçekleşen toplantılar, bir de işçilerin gücüne yaslanmadığı yerde tekstil patronlarının dayatmalarına açık hale gelmektedir.
“İyi niyet göstergesi” adı altında işçileri mücadeleden uzak tutan ve patronun işçiler içindeki ajanı gibi çalışan bu bürokratik sendikal anlayış hüküm sürdüğü sürece, tekstil işçilerinin yaşayacağı ihanet kaçınılmaz olacaktır. Tekstil işçileri iyi bir sözleşmeye imza atmak istiyorsa, ilk olarak bu sendikal anlayışa bayrak açması gerekmektedir. Sendikalaşmayı aidat toplamaya indirgeyen ve sendikaları kendi şirketleri gibi gören ağa takımını, koltuklarından söküp atmak için tekstil işçilerinin tabandan örgütlenmesi ve mücadelenin öznesi olması şarttır. Sendikaların içini boşaltan bu anlayışa karşı sınıf sendikacılığı esaslarını kılavuz edinmelidir. Kazanmanın yolu, söz- yetki- karar hakkının eline alınması ve fiili- meşru mücadelenin yürütülmesinden geçmektedir.
Şimdi Grup Tekstil TİS kapsamındaki işçiler, yarın üyesi olduğu sendikanın ihanet sözleşmesiyle karşılaşmak istemiyorsa, fabrikasındaki sessizliği bozmak için harekete geçmelidir. Bunun için tabanda komiteler kurmalı, sözleşme görüşmelerine kendi temsilcilerini katmalıdır. Tekstil işçilerinin onayı olmadan hiçbir imzanın atılmaması için, tekstil işçisi taleplerini sonuna kadar savunulmalı ve bunun için “Kazanana kadar grev!” yaklaşımı esas alınmalıdır.
Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası ( DEV TEKSTİL)