Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan, 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu gereğince; iş kollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2016 Temmuz ayı istatistikleri hakkında tebliğ, Resmi Gazete’de yayımlandı.
İŞÇİLERİN YÜZDE 88’İ SENDİKASIZ
2016 Temmuz ayı istatistiğinde, çalışan işçi sayısının bir önceki istatistiğe oranla yüzde 2,96 artarak 13 milyon 38 bin 351 kişiye ulaştığı buna karşılık sendikalı işçilerin yüzde 0,94 azalarak 1 milyon 499 bin 870 kişiye indiğini görmekteyiz.
OHAL’le yayınlanan KHK’ler yoluyla kapatılan Cihan-Sen ve Aksiyon-İş Konfederasyonu’na üye sendikaların tümü çıkarılmış. Ocak 2016 istatistiğinde Aksiyon-İş’e bağlı sendikalarda toplam 29 bin 636 işçi üye bulunuyordu.
TEKSTİLDE SON 6 AYDA, 3000 SENDİKALI İŞÇİ TASFİYE EDİLDİ
İstatistiklerde yansıyan önemli noktalardan bir tanesi de tekstil iş kolunda yaşananlar. Tekstil iş kolunda kayıtlı işçi 985 bin 106, sendikalı işçi 91 bin 080 kişi olarak yer almış. Ocak 2016 istatistiklerine göre işçi sayısı 18 bin 522 (% 1,85), sendikalı işçi sayısı 2,842 (% 3,03) azalmış.
Özellikle Suriyeli çocuk işçiliğinin yaygınlaştığını, istatistiklere eklenmediğini ve tekstilde genel olarak kayıt dışı çalışmanın hakim olduğunu hesaba katarsak işkolundaki işçi sayısı daha fazla. Dolayısıyla tekstil işçilerinin sayıları gerçeği yansıtmadığı gibi değişim de gerçeği tam ifade etmiyor, eksik kalıyor.
TEKSTİL İŞÇİLERİNİN BİRLİĞİ İÇİN “SINIFA KARŞI SINIF”
Tek gerçek nokta olarak sendikalı işçi sayısı diyebiliriz. 3 bine yakın sendikalı işçinin işten çıkarılmış olması, tekstil de örgütlülüğe yönelik saldırıyı gözler önüne seriyor. Özellikle İŞKUR’un kiralık işçilik uygulaması tekstilin yasadışı olan gündelikçi uygulamasını yaygınlaştırdı ve fabrikalarda derinleştirdi. Böylelikle sömürüyü arttıran ve çalışmayı esnekleştirip güvencesizleştiren büyük dönüşüm hızlandı.
Tekstil patronları bir yandan “17 Milyar Dolarlık ihracatın yıldızları” olarak ödül alırken, bir yandan da işçilerin birliğine darbe vurarak palazlanıyorlar.
İşbirlikçi uzlaşmacı sendikal anlayış ise bu sürecin temel bir parçası olmaya devam ediyor. Bu tablo tekstil işçilerinin sendika, işyeri ayrımı gözetmeksizin hızla bir araya gelmesini gerektirmektedir.
Sınıfa karşı sınıf taraflaşmasıyla, söz yetki kararın işçide olduğu bir temelde haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak için adımlarımızı hızlandırmalıyız.
Sermaye iktidarına karşı tekstil işçilerinin birliğini kurmalıyız.